Tekvir Sûresi 15-18. Ayet Tefsiri


15-18 / 29


Tekvir Sûresi Hakkında

Tekvîr sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 29 âyettir. İsmini, birinci âyette geçen ve “dürüldü, sarıldı” mânasına gelen كُوِّرَتْ (kuvviret) kelimesinin masdarından alır. Mushaf tertîbine göre 81, iniş sırasına göre ise 7. sûredir.

Tekvir Sûresi Konusu

Sûrede kıyâmet ve mahşerin insanı dehşete düşürücü manzaralarına yer verilir. Vahiy, Kur’an ve peygamberliğin mâhiyeti üzerinde durulur.

Tekvir Sûresi Nuzül Sebebi

         Mushaftaki sıralamada seksen birinci, iniş sırasına göre yedinci sûredir. Tebbet sûresinden sonra, A‘lâ sûresinden önce Mekke’de inmiştir.

Tekvir Sûresi Fazileti

Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

“Kıyâmet gününe aynen gözleriyle görür gibi bakmak isteyen Tekvîr, İnfitâr ve İnşikak sûrelerini okusun.” (Tirmizî, Tefsiru’l-Kur’an 74)

فَلَٓا اُقْسِمُ بِالْخُنَّسِۙ ﴿١٥﴾
اَلْجَوَارِ الْكُنَّسِۙ ﴿١٦﴾
وَالَّيْلِ اِذَا عَسْعَسَۙ ﴿١٧﴾
وَالصُّبْحِ اِذَا تَنَفَّسَۙ ﴿١٨﴾
Karşılaştır 15: Yemin ederim o geri kalıp gizlenenlere,
Karşılaştır 16: Akıp gidenlere, dönüp saklananlara,
Karşılaştır 17: Geçmeye başladığı zaman geceye,
Karşılaştır 18: Ve nefes almaya başladığı zaman sabaha ki:

TEFSİR:

Kur’an gerçeğini açıklamak üzere yıldızlara yemin edilir. Yıldızların hallerini belirtmek üzere de اَلْخُنَّسُ (hunnes), اَلْجَوَارِ (cevâr) ve اَلْكُنَّسُ (künnes) kelimeleri kullanılır.

“Hunnes”, اَلْخَانِسُ (hânis) kelimesinin çoğuludur. Hans ve hunûs, büzülüp sinmek, gerilemek, geri dönmek, geri kalmak mânalarına gelir. Dolayısıyla “hunnes”, sinenler veya geri dönenler mânalarıyla tefsir edilmiştir.

“Cevârî”, akıp giden demektir.

“Künnes”, “yuvasına girenler” demektir. Bu kelime, اَلْكَانِسُ (kânis) kelimesinin çoğuludur. Kânis, süpürmek mânasına kens’ten türemiş olması durumunda süpüren; künûs mastarından türemiş olmasına göre de kinasa yani kümese giren demektir. Kinâs, ceylanların ağaçlık ve ormanlık aralığında gizlendiği yatağına, yuvasına denir ki, kumu toprağa kadar süpürüp açtığı için böyle denmiştir.

Pek çok müfessir tarafından, ayette geçen “cevâri”nin gezegenler olduğu söylenmiştir. Çünkü bunlar güneş ile beraber akıp gider, sonra geri dönmüş görünür, sonra da güneşin ışığında gizlenirler. Görme itibariyle geri dönüşleri hunûs; güneşin ışığında gizlenişleri künûs’tur. Bazıları da genel olarak bunların yıldızlar olduğunu nakletmiştir. Çünkü yıldızlar gündüzleyin siner, gözlerden kaybolurlar. Geceleyin de künûs eder, yani yataklarındaki ceylanlar gibi ortaya çıkar, doğarlar. Fakat künûs’un böyle yalnız ortaya çıkmak, görünmek şeklinde tefsir edilmesinde bir kapalılık vardır. Onun için daha doğru bir ifade olmak üzere şöyle denilebilir: Yıldızlar, gündüzleyin ufuk üstünde oldukları halde bile gözlerden gizlenirler. Bu sinmelerine hunûs denilir. Doğduktan sonra da batarak ceylanların yuvalarına girdikleri gibi, ufkun altına girerler. Buna da künûs denilir. Bu açıklamalar, yıldızların gündüz gözlerden kaybolmaları, geceleyin ise ortaya çıkmalarını esas almaktadır. Önceki müfessirler daha çok bu mânalar üzerinde durmuşlardır. Günümüzde bir kısım âlimler, ilmi gelişmeler ışığında ayette geçen “hünnes” kelimesi ile, “yıldızların ölmesi ve bir kara deliğe dönüşmesi”ne işaret edildiğini söylemektedirler.

عَسْعَسَ (‘as‘as), hem “gelen” hem “giden” mânasını veren zıt anlamlı kelimedir. Buna göre hem gelen geceye, hem de arkasını dönüp giden geceye yemin edilmiş olur. Fakat burada karanlığın iyice koyulaştığı ve sabahın yaklaştığı vakit olan gecenin sonuna, yani seher vaktine yemin edilmiş olma ihtimali daha kuvvetlidir. Nitekim peşinden de “nefes almaya başlayan sabaha” yemin edilmektedir ki, bu mânaya uygun düşer. Çünkü seher vaktinden sonra sabah solumaya, gün doğup yavaştan kendini göstermeye başlar. Burada Peygamberimiz (s.a.s.) ve mü’minlere, karanlık gecelere benzeyen sıkıntılı günlerin yavaş yavaş zail olacağı ve aydınlık sabahlara benzeyen İslâm’ın parlak günlerinin geleceği müjdesi verilmiş olmaktadır. Ayrıca onlar için dünyanın sabaha yönelmiş bir gece ve her insanın ne hazırlamış olduğunu bileceği o kıyâmet vakti, böyle teneffüs eden bir sabah olduğuna da işaret edilir.

Bu büyük yeminlerden sonra söz Kur’ân-ı Kerîm’e intikal ettirilerek buyruluyor ki:
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/enbiya-suresinin-34-ayeti-ne-anlatiyor-199038-m.jpg
Enbiya Suresinin 34. Ayeti Ne Anlatıyor?

Enbiya suresinin 34. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 34. Ayet Arapça: وَمَا جَعَلْنَا لِبَشَرٍ مِنْ قَبْلِكَ الْخُلْدَۜ اَفَا۬ئِنْ مِتَّ فَه ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/nankorlugu-gideren-amel-199026-m.jpg
Nankörlüğü Gideren Amel

"Gerçekten biz Âdemoğullarını şerefli kıldık, onlara karada ve denizde kendilerini taşıyacak vasıtalar lutfettik, onları temiz ve hoş nimetlerle rız ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/enbiya-suresinin-22-ayeti-ne-anlatiyor-199013-m.jpg
Enbiya Suresinin 22. Ayeti Ne Anlatıyor?

Enbiya suresinin 22. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 22. Ayet Arapça: لَوْ كَانَ ف۪يهِمَٓا اٰلِهَةٌ اِلَّا اللّٰهُ لَفَسَدَتَاۚ فَسُبْحَانَ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/enbiya-suresinin-7-ayeti-ne-anlatiyor-198988-m.jpg
Enbiya Suresinin 7. Ayeti Ne Anlatıyor?

Enbiya suresinin 7. ayetinde şöyle buyrulur: Enbiya Suresi 7. Ayet Arapça: وَمَٓا اَرْسَلْنَا قَبْلَكَ اِلَّا رِجَالًا نُوح۪ٓي اِلَيْهِمْ فَسْـَٔلُ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/taha-suresinin-132-ayeti-ne-anlatiyor-198970-m.jpg
Taha Suresinin 132. Ayeti Ne Anlatıyor?

Taha suresinin 132. ayetinde şöyle buyrulur: Taha Suresi 132. Ayet Arapça: وَأْمُرْ اَهْلَكَ بِالصَّلٰوةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَاۜ لَا نَسْـَٔلُكَ رِ ...


https://www.islamveihsan.com/wp-content/uploads/2025/04/felaha-erenlerin-namazi-198958-m.jpg
Felâha Erenlerin Namazı

"Kad efleha-l muminûn. (Mü’minler, gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.)" -  Mü'minûn Sûresi 1. Ayet "Onlar namazlarında tam bir tevazu, teslimiyet ve ...